27 Aralık 2012 Perşembe

Monet sergisi ve sonbahar listem

Eveet Monet sergisine de gidereek İstanbul'da sonbahar keyifleri yazımı yalan etmemiş oldum! :)
Birazcık "kış keyifleri"ne kaçsa da zamanlama itibariyle, 'size önerdim ben gitmedim' durumu yapmadım, arkamdan 'bak arkadaaş bize böyle gidin edin öneriyor sonra kendisi fıss' dedirtmem. :P

Konserler hariç; Karaköy kafeleri olsun kah bienal kah Dot oyunu olsun heerrr birine gidip gördüm. :)

Yazının başlığına bakıp, "Nerede bu Monet?" diyecek arkadaşları da sakinleştireyim: Monet sergisinde bi olay yok arkadaş! Valla.. Monet benim en sevdiğim ressamlardan biridir fakat Sakıp Sabancı Müzesi'ndeki sergide açıkçası çok limitli sayıda eser vardı ve o en meşhuur eserlerinde yalnızca birkaç tane mevcuttu. Ama yine de Monet tabii ki, birkaç eseri olsa bile onları kendi şehrimizde görebilmek güzel bir şey (gerçi Emirgan'a ulaşmak Paris'e ulaşmaktan daha mı kolay bu da ayrı bir soru ya neyse). Kısacası gidin görün eğer hala görmediyseniz..

Bu da böyle neşeli, sevimli yılbaşı öncesi yazım olsun o zaman, hepinize mutluu güzel bir yıl dilerimm! 2013'te de blogunuz BuBöyleymiş'i sıkı takibe devam ;)   (Dönemin son dersini geyikle geçiren sınıf öğretmeni gibi hissettim bu yazıda kendimi ahah)

25 Aralık 2012 Salı

Altın Ejderha'da bir yemeğe ne dersiniz?



DOT oyunları fan'ı bir şahıs olarak bu sezonu bir Dot oyunu izlemeden kapayamazdım! Dot oyunlarına çarpıcı yönlerinden dolayı çok seviyorum, izleyene farklı bir tiyatro deneyimi yaşatıyor.

Pekii Altın Ejderha nasıldı?
Meh, diyebiliyorum. Yani dürüst olmak gerekirse ben o kadar etkilenmedim. Hatta şu güne dek en az etkilendiğim Dot oyunu oldu.

Olay, bir Vietnam lokantasının bulunduğu apartmanda yaşayan insanların ve o lokanta çalışanlarının bağımsız hikayeleri. İlginç nokta ise tüm bu karakterleri aynı oyuncu kadrosu yani; Köksal Engür, Deniz Türkali, Ece Dizdar, Enis Arıkan ve Saim Karakale oynuyor.

Oyunculuklar gerçekten çok başarılı. Özellikle Enis Arıkan bu oyunda parlıyor! Kendisini daha önce de Festen'de izlemiştim ama Altın Ejderha'da çok daha başka bir Enis Arıkan görüyoruz. Yakın tarihte patlama yapmazsa Arıkan'ın oyunculuk yeteneğine yazık olur, çok yetenekli bir oyuncu. Aynı şekilde ilk kez izlediğim Ece Dizdar da oyun boyunca döktürüyor, bundan böyle oynadığı diğer oyunları da yakın takibe alacağım. Genç oyuncu Saim Karakale ve tabii usta oyuncular Deniz Türkali ve Köksal Engür de çok başarılı.

Fakat işte işlenen hikayelerden midir, ortadaki senaryodan mıdır nedir bilemedim ama oyunu pek beğenmedim. Hani, bu oyunu gidip birine tavsiye etmem ama oyunculuklar için gidilip görülebilir. Ve tabii her zamanki gibi orijinal bir tiyatro metnini izlemek için (beğenmedim ama özgünlüğüne laf yok).

20 Aralık 2012 Perşembe

Karaköy kafe-bar evreninde son durum nedir?

Karaköy malumunuz şehrin yeni cool ve "in" yeri (in lafını kullanan kalmadıysa da an itibariyle kullanıldı!) Art arda bir sürü kafe-restoran açıldı ve açılmaya da devam ediyor. Ben de sizin için süper bir hizmet sunarak tek tek teftiş ettim hepsini (hepsi olamasa da), buyrun yorumlar:

Bej
Önceliklee semtin ilklerinden Bej bence semtin de en iyilerinden. Karaköy Lokantası'nı bir kenara koyarsak, hafif şık hafif spontan yemekler ve kahve içmeceler ve hatta akşamüstü drink'leri için the place diyorum. Hem ortamı çok hoş, hem de yemekleri de lezzetli (ve fiyatları da makul). Şöyle arkadaşlarınızla bir akşam yemeği veya iş çıkışı bi şeyler içmece için güzel bir sosyalleşme mekanı. Hatta gündüz oralara yolunuz düşerse bir kahve ile içerideki dergileri karıştırmak da oldukça keyifli olacaktır. :)  (Çıkmadan içindeki Kağıthane'nin ürünlerine göz atmayı da unutmayın ;))

Tabii Bej de iyi ama kahve için eğer biraz daha rahat, kendi halinizde takılacağınız (arkadaşlara da okey tabii) bi yer arıyorsanız adresiniz hemen arka sokaktaki Karabatak olmalı. Öncelikle içerisinin ünik tasarımı çok güzel; ayrıca isterseniz dışarıda da sakin sokağında oturup muhabbet edebilirsiniz, keyifli. Menü ise zengin ötesi! Julius Meinl kahvelerinin kullanıldığı bu kafede kahveye dair her şey var. Artııı pancake gibi müthiş lezzetleri içeren sevimli mi sevimli bir yemek menüsü de var! (menü diil de içindekiler sevimli :D)

17 Aralık 2012 Pazartesi

Tasarım Bienali'nde neler oldu?

İstanbul Modern ve Galata Rum İlkokulu'nda sürüp giden Tasarım Bienali'ni biletim olmasına rağmen son gününde yakalayabildim!

Kentsel dönüşümün son zamanlarda gündeminde fazlaca yer tuttuğu bir şehirde yaşadığımızdan en çok kentsel dönüşüme yönelik eserler insanın dikkatini çekiyor. Ve insan bienali dolanırken İstanbul'un ne kadar başdöndürücü bir hızla gelişmekte, değişmekte, büyümekte ve tekrar değişmekte olduğunu fark ediyor.

15 Aralık 2012 Cumartesi

Aklıma Takılanlar: Türk magazin şarkıcısı Rihanna + kış pop patlaması

  • Rihanna'nın kendisine dayak attığı için ayrıldığı ve BAYA bir olay olan Chris Brown'la barışıp bir de yeni albümünde "Nobody's Business" (kabaca çeviri= "Kimseyi İlgilendirmez") adlı şarkısında onunla düet yapması tam Türk magazin şarkıcısı hareketi değil mi? Hani bizde Demet Akalın'ın "Unuttum", "Bittim" şarkıları gibi olmuş, bi komik geldi bi an bu haberi okuyunca. Demek Rihanna'nın içinde bir Türk kızı yatıyor. Maço sevgilisine 'sever de döver de' mottosuyla dönüp, "kendi işinize baksanıza be" diye çemkiren şarkılar yapan...
  • Demet demişkeen; Demet Akalın, Hande Yener, Bengü, Gülşen dörtlüsünün tamamının albümlerini bu kış çıkarması/çıkaracak olması neyi delalettir? Normalde yazları hoppidi hoppidi şarkılarını çıkarak popun mahşeri dörtlüsü bu yıl nedense kışı tercih ettiler. Artık birbirlerinden geri kalmamak için midir? Yoksa tamamen tesadüf mü?

12 Aralık 2012 Çarşamba

Minik kız Bengü artık büyüyor mu? KlipAnaliz: Haberin Olsun


"Bir single nasıl olmalı?"nın yanıtı niteliğinde bir single gelmiş Bengü'den. "Anlatacaklarım Var" isimli single'ındaki hareketli "Haberin Olsun" da slow "Yaralı" da çok başarılı şarkılar olmuş. Bugün KlipAnaliz'leyeceğim şarkı ise taze klipli "Haberin Olsun".

Öncelikle şarkıya bayıldım! Zaten Bengü'nün hafif duygulu, temiz yorumunu hep sevmişimdir. Zeki Güner bestesi olan şarkıyı Mustafa Ceceli de aranjesiyle uçurmuş! Cidden mıymıy bir şarkıcı olarak duran Mustafa Ceceli'nin bu aranjeleri nasıl yaptığına şaşırıyorum, iyi bir müzik adamı gerçekten. Şarkıya puanım 9/10. Hatta dur ya 10/10 olsun!

7 Aralık 2012 Cuma

Penelope Cruz'la JLo arası bir yerde KlipAnaliz: Emina Sandal - Kimse Yok Mu?


Mustafa Sandal'ın eşi olarak tanıdığımız Emina Sandal'ın aslında şarkıcı olduğunu biliyor muydunuz? Hatta ülkesi Sırbistan'da ve de Bosna-Hersek, Hırvatistan, Makedonya başta olmak üzere Balkanlar'da tam bir popstar olduğunu biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum, baya şaşırdım. Balkanlar'da ünü, neredeyse bizdeki Tarkan gibiymişmiş hatta.

İşte Emina Sandal (veya Balkanlar'daki adıyla Emina Jahovic) müzik kariyerine artık Türkiye'de de devam etmek istediğine karar vermiş ve ilk Türkçe single'ı "Kimse Yok Mu"yu çıkarmış. Şarkı, aslında daha önce Balkanlar'da "Da Mogu" adıyla yayınlanmış, "Kimse Yok Mu" da doğrudan onun Türkçe versiyonu hatta klip bile aynı.


Şarkı da klip de oldukça başarılı bence; batılı sound'da güzel bir şarkı ve sözleri de güzel çevrilmiş Türkçe'ye. Klip de Türkiye standartlarının oldukça üstünde bir klip amaa bunda tabii ki çakmatrak özellikler göstermesi etkili olmuş olabilir...

20 Ekim 2012 Cumartesi

Gece hayatındaki yeni trend yerler

Kasette

Kasette bu aralar çok trending! İstiklal'de Odakule'den Asmalı'ya doğru yürürken sağdaki ara sokaklardan birinde (Korsan Çıkmazı) , önündeki kalabalık ile fark edebilirsiniz hemen. Müzik tarzı deep/progressive house; Berlin'e giden arkadaşlarımın söylediklerine göre müzik tarzı hatta mekan genel olarak çok "Berlin tarzı" imiş. Artı yön olarak artık turist mi yoksa İstanbul'da yaşayanı mı bilmem ama çok yabancı da geliyor. Rahat, kafanıza göre takılmak istiyorsanız doğru adres, bu aralar baya bi popüler. Hem de sokağa yayıldığından dolayı her daim burada sokak partisi havası var! :)

Ablam

Özgür Aras'ın Eelence'nin yerine yine kendi açtığı Ablam. Aslında Eelence'ye göre isim değişikliği ve de birazcık dekorasyon değişikliği dışında (mesela içerisi aynalarla kaplanmış falan) pek bir fark yok. Özgür Aras'ın bu değişiklik kararı çok mantıklı olmuş, çünkü insanlar Eelence'den sıkılmıştı ve eski popülaritesi artık kaybolmuştu. Fakat isim değişikliği ile mekan yeniden canlanmış oldu. Ablam da isim olarak biraz tricky, "Ablam'a gidelim" dediğinizde ilk kez duyan insanlarda bi ebleme anı yaşanabiliyor, bu nedenle de oldukça akılda kalıcı.

Küresel çıldırmasyon: Gangnam Style

gangnam style, gangnam, gangam, gangnam style psy, gangam style, koreli psy

"...Oppan Gangnam Style op op op op Gangnam Style..." diye devam edip giden Koreli PSY'ın Gangnam Style şarkısını bilmeyen yoktur artık herhalde değil mi? Ben de, bu şarkı ne popüler falan diye barizin altını çizerek içinizi sıkmayacağım.

Fakat bu şarkı nasıl bir çıldırmasyon halini aldı şoklar içindeyim! Tamam sözleri anlamasak da eğlenceli şarkı, klip de absürd falan olunca bir anda popülerleşti ama nasıl böyle küresel bir fenomen oldu anlayamadım.

Aslında düşününce çok hoş bir durum, bi düşünsenize şu anda siz bu kelimeleri okurken mesela Kanada'da birisi bi kulüpte bu şarkıyla coşuyor veya mesela Hindistan'da biri bu şarkıyı dinleyerek işe gidiyor veya mesela İtalya'da bi çocuk evde bu şarkının klibini izliyor falan filan. Dünyadaki milyarlarca insanı bir noktada buluşturmak açısından çok ilginç bir durum.

19 Ekim 2012 Cuma

Sonbahar keyifleri geldi, İstanbul'da neler yapmalı?

Havalar daha tam belli etmese de sonbahar geldi/geliyor, herkes şehre döndü, buzlu kahvelerden sıcak kahvelere geçiş başladı, İstanbul'da etkinlik takvimi tam gaz; Filmekimi, İstanbul Moda Haftası, Sensation, Tasarım Bienali, konserler, sergiler falan filan. Artık keyifleri yaşama moduna girdi yani İstanbul, buyrun benden birkaç sonbahar tavsiyesi:


Sinemalar! Filmekimi yeni bitti ama vizyona da güzel filmler gelmeye başladı. Mesela Woody Allen'ın yeni filmi "Roma'dan Sevgilerle"  (To Rome With Love) veya Meryl Streep'li "Hope Springs" gibi mırıl mırıl, sevimli, iç ısıtan filmler izleyebilirsiniz mesela.


Veya tiyatro da güzel fikir, hem de Dot'un yeni sezonu başlamışken! Dot'un yeni oyunu Sarı Ay başladı, bu sefer diğer Dot oyunlarına göre daha az vurucu ve daha komedi öğelerinin baskın olduğu söyleniyor bakalım nasıl. Baya merak ediyorum gideceğim bakalım inşallah ama Ekim oyunlarına biletler bitmiş bile! Fakat Kasım takvimi açıklanmış, bence kaçırmayın.

Ayrıca Dot Sezon Kartı da alabilirsiniz. Bu kart ile 2012-2013 sezonundaki 3 oyun için 120 TL'ye bilet alabiliyorsunuz, ayrıca Dot'un kafesi Pop-Up'ta da sezon boyunca %15 indirim sağlıyormuş. (Kart satışı 15 Kasım'a kadarmış)


Sonbahar'da konsere gidin! İstanbul bu yıl konsere tam anlamıyla doydu denebilir. Yaz başından beri neredeyse her hafta dünyaca ünlü isimler konser veriyor ama artık bu sıradan bir hal aldı denebilir. Kasım'da da Jennifer Lopez, Enrique Iglesias gibi isimler var. Hatta belki fark etmişsinizdir JLo için çılgın bir talep var, öyle ki 2.ek konser bile tükendi! Şimdi 14 Kasım'a üçüncü konser tarihini koydular.

18 Ekim 2012 Perşembe

Biralamaca: Peroni Türkiye'de ve Bira dergisi


Türkiye pazarına yeni bir bira markası daha girdi: Peroni! Zaten dikkatinizi çekmiştir belki çünkü bu aralar ilanları falan çok ortalıkta, aynı zamanda premium satış noktalarında da Peroni görselleri falan ön plana çıkarılmış durumda. İtalya'nın en meşhur ve 1 numaralı birasıymış. İtalya aslında birası ile meşhur bir ülke değil ama deneyenler çok beğeniyor, bense açıkçası henüz tatmadım ama ilk fırsatta deneyeceğim.

Geçen yıl yazmıştım Leffe, Guinness, Hoegarden gibi birçok bira markası geçtiğimiz yıl Türkiye pazarına girdi. Peroni de üstüne kaymak gibi oldu. Ne oldu da böyle bir artış oldu bilemiyorum ama artık birçok markayı Türkiye'de de bulabilmek, yeni yeni markaların olması güzel bir şey. Yakında yeni bira çeşitlerini de bekliyorum, ne kadar çeşit o kadar güzel :)

17 Ekim 2012 Çarşamba

Televizyonlarda talk-show fırtınası

Bu ara dikkatimi çeken başka bir şey de televizyonlarda talk show tarzı sohbet programlarının sayısının bayağı bi artması!

Sayacak olursak: Mesela CNN Turk'te Mesut Yar devam ediyor zaten, Skyturk'te İzzet Çapa kendi programına başladı, Esin Övet Haberturk'te Oben Budak ve Özge Ulusoy'la üçlü olarak devam ediyor aynı zamanda HTV'de de kendi programı var, tv8'de Pelin Çini-Sacit Aslan, Cengiz Semercioğlu, Önder Açıkbaş, cine5'te Cenk Eren ve Yeşim Salkım ayrı ayrı kendi programlarını sunuyor, Star'da Burcu Esmersoy-Tanem Sivar, Beyaz Tv'de Kenan Erçetingöz vs.

Kesin arada atladıklarım vardır. Aynı şekilde belki eskiden de bu kadar çok talk show türevi program vardı, bilemiyorum ama belki eskiden çoğu gözden kaçıyordu, sönük programlar oluyordu fakat bu sezon hepsi çok iyi olmuş bu nedenle insanın dikkatini çekiyor. Şu yukarıda sıraladığım programların büyük bir çoğunluğu kendini her türlü izletiyor. Ben zaten dizilerden ziyade bu tarz programları takip etmeyi sevdiğimden benim için oldukça sevindirici oldu. :)


Birkaç eleştirim de var tabii: 

15 Ekim 2012 Pazartesi

Ivana Sert her yerde!


Bu ara dikkatimi çekti hatta sizin de dikkatinizi çekmiştir kesin zira çekmemesi biraz imkansız: Ivana Sert her yerde! Kısaca son zamanlarda yaptıklarını bir sıralayayım:

- Bugün Ne Giysem'de jüriliğe devam ediyor zaten
- Onun dışında Show TV'nin En Büyük Show adlı yarışmada da sunucu
- "Bizimlesin" diye stil önerileri yaptığı bir kitap çıkardı. (ki sonradan aynı yayınevinden olan bir kitaptan birebir alıntı çıktı ama o ayrı bir hikaye)
- L'Oreal Matrix markasının yüzü oldu. Markanın stil danışmanlığı projesi kapsamında 9 şehirde 12 kuaför gezecek.
- Daha önce Haziran'da da Morphose diye başka bir kozmetik firmasının yüzü oldu.
- Butigo adlı online alışveriş sitesinin de bi ara yüzü oldu.
- Forum Fashion Week kapsamında Trabzon'da falan bulundu.
- Bugün Ne Giysem formatının tanıtımı için ekibi temsilen Cannes'a gitti geçen hafta.
- Bir yandan da butiğine devam ediyor, hatta Atiye Sokak'taki butiğine yakın zamanda cafe de ekleyecekmiş.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Nil Karaibrahimgil'den yıldız tozu

Bilin bakalım bugünlerde hangi çok ünlü erkek popstar zamanında Nil Karaibrahimgil'in klibinde figüranlık yapmış??

Dıdıdıdınnn yanıt: Murat Boz!

Görünce çok şaşırdım ama meğer Nil Karaibrahimgil'in 2004'teki "Bronzlaşmak" klibinde Murat Boz da Nil'e pedikür yapan, onun yanında gitar çalan çocuk olarak rol almış. 2004'ten 2012'ye geliyoruz ve şu anda Murat Boz en çok dinlenen, en çok konser talebi gören popstarlardan biri, vay be!

Gerçi belki biliyorsunuzdur o zamanlar Murat Boz'un Nil'e vokalistlik yaptığı zamanlara denk geliyor. Zaten Nil de sonradan Murat Boz'a çıkış yaptığı şarkı "Aşkı Bulamam Ben"i yazıp hediye etmişti.

Nil'e pedikür bile yapan toy Murat Boz

12 Ekim 2012 Cuma

Aklıma Takılanlar


Tarkan'ın meşhur "Kuzu Kuzu" klibi
  • Dün  D&R'ın websitesinde dolanırken gözüm en çok satan single'lar listesine takıldı. Bir de baktım Tarkan'dan 20 numarada "Hüp", 15 numarada "Start The Fire", 11 numarada "Kuzu Kuzu" var. Kuzu Kuzu falan yıl 2001'den kalma, yani 11 yıl sonra bile en çok satan single'lar listesinde HALA Tarkan'ın eski single'larının yer alması hem şok edici hem de tam bir başarı örneği! (ki bu aralar artık ne kadar çok single çıkıyor bir de onu düşünün). Tarkan'ın megastar olması boşuna değil, Türkiye'nin en büyük birkaç yıldızından biri; bunu net bir şekilde idrak ettim bir kez daha.
  • Bu aralar dikkatimi çekti, hangi talk show başlıyorsa ilk konuklardan biri illa Bülent Ersoy oluyor; bakınız İzzet Çapa'nın talk show'unun ikinci konuğuydu, Seda Sayan'ın yeni programının ilk konuğu oldu, yazın Ayşe ile Alişan'ın da ilk konuğu idi vs. Getirilmesi zor bir konuktur diye tahmin ederdim Bülent Ersoy'u ama artık programlar "açılış Bülent Ersoy'la yapmadan olmaz" gibi bir motto mu benimsediler anlamadım.

8 Ekim 2012 Pazartesi

İstanbul'un büyüleyici Kanyon'u

Duymuşsunuzdur belki; geçen hafta Time dergisi seyahat kısmında İstanbul'un büyüleyici mimari eserleri ile ilgili bir yazı yayınladı. Klasik Topkapı Sarayı, Ayasofya falan gibi ilerleyen listede sonda bir sürpriz var ama: Kanyon!

Evet, Time dergisi İstanbul'un büyüleyici 5 mimari eserinde Kanyon Alışveriş Merkezi'ni de listeye sokmuş. Şaşırttı değil mi? Beni değil.

Tabii, ilk 5'i sıralasam Kanyon'u da o listeye sokar mıydım bilmem ama şöyle bir düşününce İstanbul'da özgün bir mimari yapı olarak Kanyon gerçekten de listeye yazılası bir yer; hele İstanbul gibi çağdaş mimari örneklerinin çoğunun felaket olduğu bir şehirde!

Şehirdeki -alışveriş merkezi sevmememe rağmen- en sevdiğim yerlerden biri kesinlikle Kanyon. Hatta garip gelebilir ama İstanbul'dan uzakta kaldığımda nasıl Boğaz'ı, Cadde taraflarını, Nişantaşı'nı vs özlüyorsam, Kanyon da özlediğim yerler listesinde oluyor.

Özgün mimarisi, her zaman içinden akıp giden ferah havasıyla, sakin dingin ama bir yandan über şehirli yanıyla, güzel kafeleriyle bence İstanbul'un hazine noktalarından. Time ekibi abartmamış yani düşününce (hem benim de Kanyon sevgime kanıt çıktı ;)

[Bu arada liste sırasıyla: Ayasofya, Topkapı, Galata Kulesi, Kanyon, Yerebatan Sarnıcı]

Yazın ardından

Koca bir yaz geçti bitti, kısa kısa yazdıklarıma-yazamadıklarıma değineyim, yazı flashbackleyip kapatalım :)

Bu yaz yine son yılların trendi Bodrum-Çeşme çekişmesi yaşandı, Çeşme artık iyice arayı açtı "yeni Bodrum" olma yoluna girdi. Bodrum ise bu yaz daha tenhaydı, hareketlilik ise Türkbükü yerine Yalıkavak'taydı.

Tektekçi Çeşme, bu yılın Çeşme "check-in"lerinin olmazsa olmazıydı.

İstanbul'da bu yaz Tektekçi iyice patladı; kendi yerinin karşısını da alıp Tektekçi yaptılar, hatta artık kalabalık o alana sığmaz taşar oldu, herkesler öğrendi, hatta Bebek'te ikinci yer bile açılacakmış.

Bu yaz üniversite gençliği arasında KafePi'nin Curcuna'sı patladı hatta patlamanın da ötesinde bir hal aldı; herkes oraya gitti, herkes kaç yıldır görmediği ilkokul arkadaşlarına kadar herkesi orada gördü. O kadar ki insanlar daha Haziran sonu açılmış mekandan bayma noktasına bile geldiler.


Onun dışında 11:11'in yerine açılan Rehab (eski yazımdakinin aksine) baya bi tuttu, Asmalı masa yasağı sonrası eski tadını yeni yeni yakalamaya başladı, Kaf:f'ın yerine gelen Limoncello yazın "fos"u çıktı, kimseler gitmedi.

9 Eylül 2012 Pazar

Bu kıza dikkat!

Hangi kız mı? Aynur Aydın! Bülent Seyhan'ın bir süredir "keşfim" olarak nitelediği ve geçen yıl kendi albümü "12 Çeşit La La"yı çıkaran Hollanda asıllı bu genç şarkıcı (tam bir gazete tanımlaması oldu!) oldukça başarılı.

Haha, şu gazete tanımını geçecek olursaak; ben Aynur Aydın'ı Erdem Kınay'ın "Proje" albümündeki "İşporta" şarkısıyla tanıdım. Eğer bir Türkçe pop dinleyicisiyseniz veya radyolara maruz kalıyorsanız o zaman "düşemeem inan kalpte yalaana, gerçek aşkı masal sanana" diye başlayıp giden bu şarkıyı illa ki duymuşsunuzdur!

Deniz Erten imzalı bu şarkının başarılı bir şarkı olmasında Erdem Kınay'ın iyi aranjesi kadar Aynur Aydın'ın vokalinin de faktörü var. Artık Hollanda asıllı Türk olmasının verdiği hafif aksanlı Türkçe'nin de etkisi mi vardır nedir, Aynur Aydın bu şarkıyı çok güzel söylemiş. Albümündeki şarkılara da baktım, çok mükemmel bir şarkı bulamasam da şarkıların genel müzikalitesi çok iyi. Bence iyi şarkılar alırsa bu kızın ismini ileride çok sık duyabiliriz.(Bu arada bu yılki Eurovision birincisi Loreen'in Aynur Aydın'ın albümündeki vokalist olduğunu biliyor muydunuz??)

Bu arada klip de çok başarılı olmuş; Şenol Korkmaz yönetmenliğinde Macaristan'da bir şatoda (?) çekilen klip, "bir partiden anlar" şeklinde ve de genel alışkın olduğumuz Türkçe pop klibi kalitesinden bi tık üstte. Klibe 8/10, şarkıya da 9/10 puan veriyorum.

20 Temmuz 2012 Cuma

Bu ara herkes Curcuna'da, peki ne bu Curcuna?

Bu aralar sizin çevrenizde nasıl veya dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama benim etrafımda herkes Kafe Pi grubunun yeni mekanı Curcuna'ya akın ediyor. Günlerdir Curcuna check-inlerini görmekten yeter dedim ve geçen hafta soluğu aldım.

curcuna, curcuna kafe pi, curcuna taksim, curcuna beyoğlu, yazlık bar, yazlık mekan, curcuna tepebaşı

Genel olarak konsepti beğendim, yazlık bir ortam olmuş ve insanlar rahat rahat takılıyor. İlk izlenim güzel yani. Kitle de çok genç, İstanbul'un üniversite gençliği, benim gördüğüm genelde 93-86 arası uzanan tayfa. Hatta gittiğim ilk gün ve daha sonraki seferlerde ilkokuldan üniversiteye bir sürü tanıdığımla karşılaştığımı not düşeyim, öyle ki ilk gittiğim akşam sonradan saydım toplam 17 ayrı tanıdığımı/arkadaşımı görmüşüm! Yani baya belirli bir kitle gidiyor gibi.

curcuna, curcuna kafe pi, curcuna taksim, curcuna beyoğlu, curcuna tepebaşı, atlı karınca
Atlı karınca şeklinde bar çok güzel bir fikir olmuş!
Mekanın en büyük özelliği dekorasyonu. Dekorasyonda coşmuşlar! En sevdiklerim ise atlı karınca şeklindeki bar, araba tamponu şeklindeki koltuklar, vosvos DJ kabini, salıncak sandalyeler, masanın altındaki ayağını sokabileceğin su vs vs. Duvarlar ayrı bir "curcuna" halinde zaten. Ama açıkçası...

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Yazın ve yılın albümü ödülü Ozan Çolakoğlu'na!

Ozan Çolakoğlu'nun albümü -yıl bitmedi ama- kesinlikle yılın albümü! Albümde boş yok denir ya resmen öyle ve uzun zamandır böyle bir albüm gelmiyordu. Şarkılar her yerde çalınıyor, yazın ve yılın albümü olduğunu kendi kanıtladı zaten. Tabii aranjör albüm furyasında da herkesi geçip tahta oturan isim bana göre Ozan Çolakoğlu oldu.

Tarkan'ın şarkısı iyi patladı ama açıkçası benim favorim o değil. Birinci sırayı Yalın ve Gülşen'in şarkılarına veriyorum, ikinci sırayı Ajda Pekkan "Ben Yanmışım" ile alıyor, üçüncü sırada da Tarkan geliyor.

Genel olarak Tarkan şarkılarında olduğu gibi "Aşk Gitti Bizden"e yavaş yavaş alıştım ama hala favorim olamadım. Yine bir Tarkan bestesi olan "Ben Yanmışım"a ise hemen kapıldım! Ajda Pekkan çok güzel yorumlamış; başka birinden dinlemeyi düşünemiyorum, cuk oturmuş.

Aynı şekilde Yalın'ın "Kalpten Dudağa" ve Gülşen'in "Seyre Dursun Aşk" şarkıları da süper, hatta kusursuz. Yalın'ın normalde sıradan olabilecek şarkısı Ozan Çolakoğlu aranjesiyle tam anlamıyla uçmuş. Gülşen ise her zamanki gibi döktürmüş ama söylemeden geçemeyeceğim bir nokta var: Şarkı bana biraz Sezen Aksu'nun "Kaderim" şarkısını andırdı. Ki Gülşen de birkaç yıl önce (2007'de) Serhan Sokulgan ile bu şarkıda düet yapıp coverlamıştı, belki de kulağında kalan tınılar biraz etkilenmesine neden olmuştur kim bilir.

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Gloria Jean's Coffee'den Türkiye'ye veda

Belki dikkatiniz çekmiştir, etraftaki tüm Gloria Jean'sler tek tek kapanmış! Meğer nedeni Türkiye'de bağlı olduğu Reysaş Holding ile yollarını ayırmasıymış.

Gerçi gereksiz pahalıydı, kahveci olunca tercihim Starbucks veya Caffe Nero ama yine de kapanmadan bi Oregon Chai daha içeydik iyiydi. Gloria'ya bye bye diyemeden gidiverdi.

En güzel şubesi Ortaköy'dekiydi.



Caddedeki yenilikler vol.7

Cadde'de ne çok yer açılıp kapanmış şok oldum, adım başı yeni bir yer! Bunu sıralayayım dedim her zamanki gibi ama baktım karışık oluyor bu sefer Alışverişsel ve Tıkınmalıksal olarak ayıracağım, herkes ilgisine göre baksın :)

Alışverişsel: 
  • Dolce & Gabbana kapandı yerine Micheal Kors ve Longchamp açıldı!
  • Erenköy'deki Toywatch kapanmış. Lovells olmuş.
  • Şaşkınbakkal'daki Nokia, Damat D's olmuş.
  • Şaşkınbakkal'daki daha önce duyurduğum Demstock Outlet kapanmış. Yerine ne açılacak meçhul, büyük de bir yer 4 katlı. Acaba Cadde'ye şubeleyeceği rivayet edilen MAC mi geliyor?
  • Suadiye Havelka'nın yanına Machka açılmış.
  • Şaşkınbakkal'daki Dükkan Burger kapanmış yerine Gratis açılmış(!)
  • Suadiye Accessorize yer değiştirmiş, sol tarafa JeansLab ile Aldo arasına geçmiş, onun yerine ise Intimissimi açılmış.
  • Göztepe'de parkın yanındaki Samsonite'ın yanına Desa açılmış.

5 Temmuz 2012 Perşembe

Aklıma Takılanlar

  • Zamanında şöyle bir şey yazmışım; Hürriyet'in eklerinde son zamanlarda dikkatimi çekiyor neredeyse tüm röportajlar Hakan Gence imzalı demişim. Gerçekten de bir-iki yıldır Hürriyet'in haftasonu eklerinde hep Hakan Gence imzalı röportajları okuyup durduk ve sonunda kendisi de bu çalışmalarının ödülünü aldı anlaşılan. Ajda Pekkan'la 5 Gün gibi iddialı bir röportajı kapmış. Biliyorsunuzdur bu hafta boyunca gün gün yayınlandı. Ayşe Arman yerine neden Hakan Gence diye şaşırmadım da değil bu arada. Ama röportajı her gün baya ilgiyle okudum ve de beğendim; samimi olmuş ve heyecanı hissediyorsunuz siz de.
  • Tan bana göre popülerliğini gitgide artırıyor, özellikle Serdar Ortaç'la "Benim Gibi Olmayacak" düeti ve de Demet Akalın'a verdiği "Çanta" şarkısının bunda büyük bir payı oldu. Ama anlamadığım bir nokta var o da niye bu kadar tutmamış veya tanınmamış isimlere şarkı dağıtıp duruyor? Bir de üstüne düet yapıyor?!  Tamamen iyi niyetinden mi bu isimlere yardım ediyor yoksa şarkılarına talep yok da 2.sınıf şarkıcılar mı bunları alıyor anlayamıyorum doğrusu.

3 Temmuz 2012 Salı

TV'nin yeni fail ikilisi: Ayşe & Alişan


Ayşe Özyılmazel'le Alişan'ın birlikte yeni programa başlayacaklarını öğrendiğimde, "Tanıtımı gördüm de bu iş tutmaz ben size söyleyeyim. Belllki gece showu olsa tutabilirdi ama o da yaz sezonu devam ederdi o kadar. Bi de sabah programı olacakmış. bu iki isim alakasız geldi, kimya tutmaz gibi." diye tweetlemiştim. Valla keşke üşenmeyip bloga da yazsaymışım, "demiştim size" diye kanıt olurdu.

Dün ilk programlarını izledim, Bülent Ersoy'u konuk alarak baya iyi bir başlangıca imza atmışlar aslında amaa programda eksi yön çok! Öncelikle Ayşe Özyılmazel ve Alişan çok farklı tarzda ve üslupta insanlar, bunları bir araya getirmek ne kadar mantıklı meçhul. İkincisi Ayşe Özyılmazel ekranda çok acemi ve bu iş nasıl yapılır tam bilmiyor bence. Sürekli laf kesiyor! Saçma sapan sorular soruyor vs vs. Samimi bir hava yaratmaya çalışsa da bana üslubu çok zorlama geldi, ayrıca partneri Alişan'a da hiç yer bırakmadı. Valla ben bir ara Bülent Ersoy sinirlenip gidecek mi diye merak etmedim değil ama toleranslı bir günündeydi herhalde.

21 Haziran 2012 Perşembe

Ezgi Mola'dan şaşırtmaya devam


Nil Karaibrahimgil'in Elle çekimindeki fotolarını yayınlamışken Ezgi Mola'nın Blank Mag için olan bu fotolarını yayınlamamak olmaz. Ezgi Mola bu fotoğraflarda muhteşem çıkmış! Çekim süper olmuş; stylist de fotoğrafçı da makyöz de çok başarılı!




5 Haziran 2012 Salı

Sevimli Ortaçağ kasabası St.Paul!



Saint-Paul-de-Vence, küçücük bir Ortaçağ kasabası. Gerçek anlamda küçücük! Toplam bi 30 hadi maksimum 60 dakikada tüm sokaklarını dolanabilirsiniz. Yollar daracık, araba falan geçmesinin imkanı yok. Yerler taşlarla kaplı, evlerin hepsi taş evler ve her köşede başka bir çiçek var, yaseminler, begonviller ve adını bilmediğim bir sürü çiçekler. Zaten insan yürürken her yerden buram buram çiçek kokusu geliyor. Ayrıca evlerin renkli renkli panjurlarıyla da aşırı renkli bir ortam oluşturuyor. Yani "Ortaçağ kasabası" deyince aklınıza kasvet geliyorsa unutun, burada kasvetin k'si yok. :) Sokaklar daracık daracık, köy bir tepenin üzerinde kurulu olduğundan yer yer taş merdivenler, yokuşlar da var yani fotoğraf manyakları için de tam çıldırmalık bir yer burası!


Ama her sokak bir süre sonra birbirini andırıyor fakat buranın bir hoşluğu da sokakların kıvrım kıvrım olması, yol bitiyor zannederken bir anda başka bir yol çıkıveriyor insanın karşısına. Oradan sağa, şuradan sola derken küçük köyü tamamlamış oluyorsunuz. :)

Bu arada köyün her yanı ama her yanı sanat galerileriyle dolu! Açıkçası hiç böyle bir şey beklemiyordum! Köyde hediyelik eşya dükkanı bile iki üç tane ama galeri gani gani, bu da ayrı ve sanatsal bir hava katıyor aslında. Herhalde bu yönüyle de ön plana çıkarmak istemişler.

sıra sıra galeriler köyü kaplamış

4 Haziran 2012 Pazartesi

Dünyanın parfüm başkentine hoşgeldiniz

Eğer Güney Fransa'ya kadar geldiyseniz ve Cannes'da da zaman geçirecekseniz o zaman Grasse'ı da rotanıza almanız şart!

Grasse neresi mi? Duymamış olabilirsiniz, çok şaşırtıcı değil. Ben de duymamıştım ama meğer baya önemli bir yeri varmış. Dünya parfüm üretiminin tam yüzde 60'ı burada gerçekleşiyormuş! Yani parfümün başkenti denebilir. Zaten maşallah Fransa'nın her köşesinden bir şeyler pörtlüyor, her yer bir şeyin kökeni ya da en çok bıdıldığı yer falan çıkabiliyor (konyak, şampanya, limuzin, krem şanti vs vs. liste uzun)

Güney Fransa'daki yani tüm şehirler ve kasabalar gibi burada da bir old town kısmı var; evler yine yöreye hakim İtalyan tarzına yakın, sarı kırmızı tonlarında pudra pudra takılıyorlar. Daracık sokaklar ve merdivenler burada da bol bol mevcut. Bu açıdan pek bir farkı yok Nice'ten, Cannes'dan veya Menton gibi daha küçükçelerden. Tabii Grasse'ın Cote d'Azur-Provence bölgesindeki Pronvence kısmında olması, yani deniz kenarında olmayıp içeri tarafta hatta dağlarda olması farklı bir hava veriyor.

Grasse'ta bir meydan

Zaten burada eski şehir kısmı önemli olan nokta değil (her şehre aynı şeyi diyor gibi oldum Cannes'da da festivale bakın şehri sallayın demiştim ama öyle değil, bekleyin :)) Burada önemli olan buranın parfüm özelliği. Bir sürü parfüm fabrikası ve de müzesi var ve burada bir parfüm müzesi turu yapıp, gündelik hayatımızın bir parçası, moda ve lüks ürünlerin bir kanadı olan parfümlerin nasıl yapıldığını yerinde görmek çok ilginç ve hoş.


Gelelim parfüm yapımının inceliklerine

Müze olarak International Parfum Müzesi de var, çeşitli firmaların kendi müzeleri de var. Benim önerim ise Fragonard Müzesi olacak. Bu kasabadan çıkma ünlü ressam Fragonard'dan adını alan bu parfüm markası/fabrikasının müzesi oldukça kapsamlı. En şaşırtıcı olan ise tamamen ücretsiz olması!

3 katlı müzede parfüm ve yapımıyla ilgili her şey var ve hatta her 20-25 dakikada bir yine ücretsiz rehberli turlar da yapılıyor. Burada da parfümün nasıl yapıldığını aşama aşama görüyoruz, öğreniyoruz. Buyrun gezdireyim ben de sizi fotoğraflarla :)

3 Haziran 2012 Pazar

Elle Mayıs ayı Nil Karaibrahimgil çekimleri

Şu Nil Karaibrahimgil'in mini klipleriyle ilgili yazımı yazarken Elle Mayıs ayı için yapılan çekimi keşfettim ve bayıldım, niye paylaşmayayım sizle de? :) Çekimler İtalya'da, Portofino'da yapılmış, fotoğrafları Tamer Yılmaz çekmiş. Fotoğraflara ba-yıl-dım! Portofino da muhteşem bir setting oluşturmuş. Sizce de süper değiller mi? Bu arada tabii Nil Karaibrahimgil'in güzelliği de fotoğrafları ayrıca güzel kılmış :)

favorim!

baya iyi




1 Haziran 2012 Cuma

Nil Karaibrahimgil = Yaratıcılık

Bana göre Türk popunda hatta müzik piyasasında Nil Karaibrahimgil en yaratıcı isim olabilir. Sever misiniz sevmez misiniz bilmem ama zaten şarkıları, gazetedeki köşesindeki yaratıcı dünyasıyla hemen belli oluyor ama bana göre en çarpıcı olan ufak da olsa illa her projesine yaptığı yaratıcı dokunuşlar. Daima yaratıcı bir fikirler mevcut Nil Karaibrahimgil'in işlerinde.

Mesela geçen yaz çıkardığı single'da şarkısına yaptığı 4 farklı versiyonu sade, az şekerli, orta, çok şekerli gibi adlandırıp kafasına da kahve fincanı taktığı albüm kapağıyla bile yaratıcı bi iş koymuştu ortaya. Her işini büyük çaplı da küçük çaplı da olsa bi proje kılıfına sokuveriyor. İlk çıktığı zaman "Nil Dünyası" albümündeki dergi konsepti, ikinci albümü "Nil FM"deki radyo konsepti yapması ve her şarkıyı farklı bir müzik tarzına bürümesi; arabesk, jazz vs çok kreatif bi zekayı gösteriyor bence. Ayrıca pazarlama kafasını! :)

Yeni çıkardığı albümde de boş durmamış tabii ki de. Pazartesi Hürriyet'teki köşesinde yazdığı yazıda yeni projesini duyurdu; albümündeki sekiz şarkısına da mini klipler yapıp her gün birini hayranlarına sunmak!

Önce çok kararsız kalmış çıkış şarkısı için, içine hiçbiri tam sinmemiş. Sonra her bir şarkıdan 1 dk. alıp karma bir klip yapmak istemiş, megamix gibi ama "çok rahatsız edici, doyumsuz ve aptala çeviren bir iş"in ortaya çıktığını düşünüp ondan da vazgeçmiş. Vee her birini ayrı ayrı kliplemeye karar vermiş. Şarkılarından birer dakikalık kesitler yolladığı kişiler yaratıcı mini klipler yaratmışlar, Nil Karaibrahimgil de her gün bunları twitter sayfasından paylaşıyor. İlginç bir fikir olmuş açıkçası :)

31 Mayıs 2012 Perşembe

Cannes hakkında diğer şeyler



Cannes'ın asıl olayı film festivali dedim (buradan okuyadalın henüz okumadıysanız :)) pekiii tarihi kısmı nasıl, Cannes şehir olarak nasıl?


Valla tarihi kısmı -yani eski Cannes- bu kıyıdaki şehirlere çok benziyor. Zaten hepsinde mimaride bi İtalyan havası hakim; sarı-kırmızı-pudra renklerde evler, balkonlar, daracık sokaklar falan filan... Cannes, Güney Fransa'nın tarihi tadını çıkarmanın en iyi yeri değil. Buranın olayı festivali, lüks yaşamı, şatafatı, beach clubları, kumsalları vs vs.


Nasıl gezmeli?

Tren ile geldiyseniz (ki en mantıklı seçim) tren garı tüm Fransız şehirlerinde olduğu gibi burada da şehrin en merkezinde hatta burada baya bi merkezinde. Öyle ki; gardan inin, bir sokak aşağı yürüyün, H&M, Gap vs gibi daha uygun bütçeli veya mass market mağazaların bulunduğu caddeye iniyorsunuz. Bir sokak daha aşağı inince ta-daaa karşınızda film festivalinin de yapıldığı Palais des Congres (Kongre Sarayı)! Hemen sol tarafta lüks butiklerin, high end moda markalarının sıra sıra dizelendiği Boulevard de la Croisette, sağdan yürüyünce de marina ve eski şehir.

Gardan inip doğru yürüyünce Palais des Congres'ye çıkıyorsunuz.

Gezmek için önce sağdan devam edin derim. Marinayı görüp, hatıra fotoları çekinip eski şehre doğru yol alın. Zaten eski şehir kısmı küçücük, hemen dolanıverirsiniz. Orayı dolandıktan sonra da artık rıhtımındaki restaurantlarda şarabınızı mı yudumlarsınız, balığınızı mı yersiniz, bir tatlı yiyip yola devam mı edersiniz orası size kalmış.

Marina