30 Temmuz 2011 Cumartesi

Asmalı bitti demeli miyiz?

Asmalı'da platformların sökülmesi, masaların alınması hem de gündüz vakti turistlerle doluyken hangi gerekçe olursa olsun tam bir rezalet.

Bir daha eski haline döner mi bilemem ama madem sorun yaratıyor, bir düzene oturtulup eski haline döndürülmeli en azından masalar konmalı tekrar. Yurtdışında böyle böyle diye açıklamaya lüzum bile görmüyorum.
Hem son birkaç yıldır hem İstanbullular hem de gelen turistler için hayran kalınası, süper canlı, hareketli, yaşayan, dinamik bir bölge olmuştu. Böylesi dünyada nadir varken yok etmek çok manasız...


Masalar daha müşteriler kalkmadan toparlanmaya başlamış.

Yıkılan platformlar

Geriye kalan, bomboş sokaklar

17 Temmuz 2011 Pazar

Sergi dolu bir gün geçirmeye ne dersiniz?

Arter'den çıktıktan sonra Mısır Apartmanı'ndaki galerilerdeki sergileri gezdik tek tek. En beğendiğim bu oldu sanırım. "In Slasher between Formless/Normless/Homeless" adlı karma sergi (Türkçe, "Ki/İle/Gibi Parçalar arasında Parçalar" diye çevirmişler)




etkileyici


detay





Bunlar da PiArtWorks'deki Gülay Semercioğlu'ndan "Erotic Line" sergisi. Beden, seks, mahremiyet konseptlerini sorguluyormuş eserlerinde. Bilinçaltında bir analiz yaratırken o imageları renk, form, texture ve ışık ile eserlerine yansıtıyormuş.






Bir de yine Mısır Apartmanı'na bulunan bir galeride de minik bir sergi vardı ama adını not alıp da kaybedince sizinle paylaşamıyorum. Ama bu sergi de 2. favorim oldu. En beğendiklerimi paylaşıyorum: 


Ayrıca Galerist'teki, Warhol in Motion'ı (Warhol Hareket Halinde) da kaçırmayın, bi Mısır Apartmanı'na yolunuzu düşürün ;)

Piccinini sergisini atlamak olmaz

Arter'ın rehberciği, Piccinini'nin "Beni Bağrına Bas" sergisini şöyle anlatıyor: 

"Patricia Piccinini “Beni Bağrına Bas”ta izleyiciyi sıradışı ailesiyle tanıştırırken insanın doğayla ve diğer canlılarla ilişkisini gündeme getiriyor. Sanatçı, tamamen kendi tasarımı olan, dolayısıyla görmeye alışık olmadığımız bu yaratıkları gerçekleştirirken, silikon, fiberglas, poliüretan, deri ve insan saçı gibi, onlara gerçekçi nitelikler kazandıracak malzemeler kullanıyor. Bu figürler ilk bakışta doğa dışı, anormal, hatta ucube gibi görünseler de, sakin, çocuksu, dost canlısı, hatta koruyucu halleriyle izleyiciyi çelişkiye düşürüyorlar. Piccinini’nin işleri, gücünü tam da bu çelişkili duyguların yarattığı gerilimden alıyor. Bu sıradışı, tuhaf yaratıklar, kısa süren bir ilk tereddütten sonra, izleyicide kaçınılmaz bir yakınlık, şefkat, hatta koruma arzusu uyandırıyorlar. Piccinini bu şaşırtıcı deneyim aracılığıyla bizi doğa/kültür, güzellik/çirkinlik gibi ikilikleri yeniden gözden geçirmeye davet ediyor. Kimi işlerinde soyu tükenmekte olan hayvan türlerini de yapıtının içine alan sanatçı, günümüz dünyasının teknoloji, tüketimcilik ve insanın doğadan kopuşu gibi tartışmalarını, ustalıkla tasarlanmış özgün bir deneyim yoluyla ele alıyor.

Ve bence bu mesajını da eserleriyle verebiliyor. Yaptığı eserler çarpıcı, şaşırtıc ve merak ettirici! İnsan, "bu ne?" diye sorguluyor. Neyse ki girişteki minik rehber kitapçık bu soruların yanıtını veriyor. 

Üzerinde düşünülmüş ve uğraşılmış işlerin bulunduğu bir sergi olmuş, size birkaç foto paylaşacağım. Bu arada eserlerde silikon kullanılmış, oldukça gerçekçi duruyorlar.
favorilerimden



Bu çok hoşuma gitti.



Bunu bir an gerçek bir kadın zannettim, o kadar gerçekçi

detay: kadının eli


Bu hayvan gerçekmiş: Kıllı burunlu kuzey vombatı (avustralya'da yaşıyormuş)

Vombat arkadan, o bölmeler keseleri, içinde yavruları var.





 

En son fotodaki eserin açıklamasıyla postu sonlandırıyorum: Bunun adı Balasana. Sanskritçe'de "Balasana" çocuk duruşu anlamına geliyormuş. Yaratık ve çocuk, "balasana" duruşundalar. Piccinini şöyle açıklamış bu eserini:"Benim için bu işin rüyaya benzer niteliği, insanla hayvanın gerçeküstü yanyanalığının ötesine geçerek, insanların çevrelerindeki doğal hayatla uyum içinde beraber yaşadıkları bir dünya öneriyor. Bunun rüya olduğunu ve olasılıkla da rüya olarak kalacağını biliyorum."

15 Temmuz 2011 Cuma

İtalyan dondurması istilası!

Bu ara cidden var böyle bir şey! İnanmıyor musunuz? O zaman kanıtlarla geliyorum size; şehirdeki yenilikler kısmına hepsini koymadım ki buradan sıralayayım çünkü bu ara her semte bir İtalyan dondurmacısı açılıyor!


Bebek'te; Taksim ve Nişantaşı'ndan sonra Cremeria Milano buraya üçüncü şubesini açtı. Ayrıca son zamanda her yerde görmeye başladığım L'era Fresca da şubeledi Bebek'i. Bir de, organik dondurmayla -İtalyan olmasa da- Migone Organik Dondurma açıldı.
Nişantaşı'nda; tüm bu italyan dondurma olayını başlatan Girandola, Atiye Sokak'ta stand/şube gibi bir şey açtı. Ayrıca Tünel'de şube açan Giolitti ve L'era Fresca da şubeledi burayı.
Bağdat Caddesi'nde ise; Cremeria Milano dördüncü şubesini açtı, Vera Fresca da açıldı yine burada. Bir L'era Fresca da Beşiktaş'a açılmış.
Bir de Ortaköy'de Ciao Gelateria diye bir İtalyan dondurmacası açılmış.

Ben anlayamadım valla bu kadar çok İtalyan dondurması aşığı insan var mı cidden? Çoğu da şu 4 markanın şubeleri: Cremeria Milano, Girandola, L'era Fresca, Giolitti. Talep olmalı herhalde ki şubeler ardı ardına açılıyor. Demek ki 2011 kışına nasıl macaronlar damgasını vurduysa, yazına da italyan dondurması aka gelato damgasını vuracak :)

Şehirdeki yenilikleer vol. 2

Ee, daha önce dedim, İstanbul'da bir şeyler değişmeden, açılıp kapanmadan olur mu? İlla birkaç ayda bir, bi değişiklikler yenilikler olacak. Ben de burada sizi bunlar hakkında update etmekle görevliyim :P

Semt, semt başlayalım. Önceliklee Bağdat Caddesi'ndeki değişiklikler:

  • Caddebostan ışıklardaki frozen yogurt'çu Yoort kapandı, yerine Cremeria Milano şube açtı. 
  • Caddebostan İskele Sokak'ta (aka Barlar Sokağı) Tünel'den tanıdığımız Mano Burger şube açtı. (Girandola'nın yanında, eski Peximet'in yeri)
  • Yine İskele Sokak'ta bu aralar her yerde pörtlemeye başlayan Vera Fresca adlı İtalyan dondurmacısı şube açtı.
  • Yine Caddebostan'da, Yoort'un hizasına Lego Store açıldı. Aslında tabela da "Adore" de yazıyor. Adore adlı oyuncak firmasının mağazası da olabilir bilemiyorum. Yerinde ne mi vardı? Sanırım bi bujiteri.
  • Yine ve yine Caddebostan'da (oha Bağdat Caddesi yerine Caddebostan'daki yenilikler mi deseymişim ne?) kapanan Nando's'un üstüne İstinyePark ve Cevahir'deki Punto şube açıyor. Henüz açılmadı.
  • Son Caddebostan: Plaj Yolu olarak geçen Cadde üzerindeki 2. Caddebostan Starbucks'ı kapandı. Bu Türkiye'de gördüğüm ilk kapanan Starbucks olabilir.
  • Suadiye'de LaSenza açıldı, Hacıbey'in yanında.
  • Şaşkınbakkal'daki Avea'nın yerine Flormar Cadde'deki 2. ve daha büyük şubesini açtı. Avea da eski Mango'nun yerine açılıyor.
  • Şaşkınbakkal'daki Yalçınlar kapandı. Yerine Calzedonia açıldı, ama çok küçük bir mağaza olmuş. Bu arada Yalçınlar'ın Cadde'den çekilmesiyle fotoğrafçı arayan Cadde sakinlerine, Şaşkınbakkal alt geçitteki fotoğrafçıyı önerebilirim. Ayrıca eski Paşabahçe yeni NetWork'ün altında da bir tane var.
  • Erenköy'de Divan'ın bulunduğu köşeden yukarıdaki sokağa Kiehl's açıldı.
  • Erenköy'deki Home Store Cafe kapandı!
Nişantaşı'ndaki değişiklikler:

Elle, City's mağazası
  • French Connection açılıyor! Abdi İpekçi Caddesi'nde Burberry'nin yanına.
  • Atiye Sokak'ta Girandola şube açtı, diyeceğim ama tam şube de sayılmaz, stand açtı diyelim.
  • Ayakkabıcı Elle, City's'e şube açtı.
  • Caffe Nero, terasına ek olarak bahçe açmış! Tam yenilik de olmayabilir, ben yeni fark etmiş de olabilirim ama çok güzel olmuş. Böyle terasının alt tarafına doğru geniş, yeşillikli bir bahçe. Çok huzur huzur olmuş.
İstinyePark'taki değişiklikler:

Chanel mağazası
  • Micheal Kors Türkiye'ye İstinyePark'a ilk mağazasını açarak geliyor.
  • Chanel de İstanbul'daki 3. şubesini İstinyePark'a açıyor. Hem de mağazanın tasarımını ünlü NY'lı mimar Peter Marino yapmış. 

Etiler'deki değişiklikler:
  • Panino Guisto kapandı. Yerine Kitchenette açılıyor ^^
  • Home Store Cafe açıldı, Starbucks'ın yanına.
  • Kapanan Chili's ne olacak ne olacak acaba diye merak ediyordum ya, Finansbank şubesi olmuş!!

Valla en çok değişiklik yine Cadde'de olmuş yazıya Cadde'deki değişiklikler vol.3 de diyebilirmişim :P Tabii bunlar benim gözlemlerim, yoksa daha çok değişiklik de olmuş olabilir :)

Kolyeni like'ladım canım

Az önce şunu gördüm ve bayıldıım! Lyon'daki Minigorille adlı stüdyoya bağlı genç bir Fransız tasarımcı olan Lysander Follet tarafından tasarlanmış ve sınırlı üretim olarak yalnızca 30 tane üretilmiş. Facebook'taki like tuşunun şeklinde olan bu kolyeler bence toplu üretime bile geçebilir, çok yaratıcı değil mi? Ben valla eğer kız olsam alırdım diye düşünüyorum :)

Mikonos'u Onur Baştürk'le gezmeye ne dersin?

veyaaa Küba'yı Ayhan Sicimoğlu'yla gezmek ister misin? O nasıl olacak mı diyorsun? More Travel adlı turizm şirketi "temalı yurtdışı turları" düzenlemeye başlamış. Tesadüfen internette gördüm ve ilk kez haberim oldu böyle temalı turların olduğundan.
Şu anda More Travel'ın beş tane tur programı bulunuyor: Onur Baştürk ile Mikonos, Ayhan Sicimoğlu ile Küba, Buket Uzuner ile New York, Savaş Karakaş ile Malezya ve Serra Yılmaz ile İtalya. Mikonos turu haricindekiler birer hafta gibi sürüyormuş ve kişi başı 3000-4000 euro arası değişiyor. Ki bu normal bir İtalya turuna göre elbette daha pahalı. Ama orayı gerçekten iyi bilen (mesela Serra Yılmaz ve İtalya) biriyle gezmenin keyfi hele ki Serra Yılmaz veya Ayhan Sicimoğlu gibi bir isimle oraları keşfetmenin apayrı bir zevki ve farkı olmalı. Gerçi şöyle bir handikap var: bu isimlerin rehberlik skillerinin nasıl olduğu çünkü bir insanın sadece o yeri çok iyi bilmesi yetmiyor, insan ilişkileri iyi olmalı ve çıkabilecek sorunlar karşısında serinkanlı olabilmeli. Bu turlara katılacak birinin ağzından yorumlarını dinlemek isterdim açıkçası. Acaba giden var mı? :)


İlginizi çektiyse programları şuradan inceleyebilirsiniz: More Travel

Piksel Piksel Moda

Tokyo Moda Haftasında Sonbahar/Kış '11/'12 koleksiyonunu sergileyen Japon tasarımcı Kunihiko Morinaga'nın defile fotoğraflarını gördüm ve bayıldım ya! Piksel görüntü vererek yaratılan bu pattern'ların kullanılması çok yaratıcı bi fikir olmuş bence hem de hem ilginç hem hoş olmuş. Buyrun inceleyin:







Bu son fotoğraftaki tasarımlar defilede sergilenmemiş, gündelik hayatta da kullanılabilecek tasarımları Kunihiko Morinaga'nın. Açıkçası saati bulursam alırım, beğendim. Kravatı da eğer lisedeyken bulmuş olsam kesinlikle alırdım çok yaratıcı. Hatta belki daha renkli bir desen bile olur :)


10 Temmuz 2011 Pazar

İstanbul Bodrum'a taşındı!


Normalde olması gerektiği gibi 80’lere falan kadar İstanbulluların yazlık yerleri (yani sayfiyeleri) yine İstanbul civarındaymış. Yok işte; Adalar, Göztepe-Suadiye hattı, Kumburgaz, Tuzla, sonradan Silivri, Şile falan. Ama artık Bodrum var! Zira gitgide Bodrum, bir holiday spot’tan ziyade tam anlamıyla İstanbul sayfiyesi oldu. Bir bakın etrafınıza, herkes “İstanbul bomboş kaldı.” falan diyor ya çünkü o “herkes” Bodrum’da! Aslında bu yeni bir durum değil tabii ama bu yaz İstanbul mekanları da Bodrum’a akmış durumda. Piyasa olsun, Levendiz Meyhanesi, Suda Kebap olsun hepsi Bodrum’da şube açmış durumda. Malum Cookshop, Casita gibi İstanbul’da bulabileceğimiz başka yerler de zaten çoktandır var. 
Tamam, orada 1-2 ay kalanlar için belki “özlem giderme” açısından tamam ama ben 1-2 haftalığına oraya gidenlerin de bu mekanlara akın etmesini anlayabilmiş değilim. Tatil demek farklı şeyler denemek de demek aynı zamanda, Ege’de kebap değil balık-meze yemek!

Yazının özeti: Bodrum’a bu sezon Piyasa, Levendiz Meyhanesi, Suda Kebap şube açtı.

Beni yüksek dozda bayanlar

Klibini görünce, şarkısını duyunca içimde önlenemez bir zaplama isteği doğuruyor şu isimler: Kolpa, Mustafa Ceceli, Yüksek Sadakat, Ferhat Göçer, Pinhani. Böyle o kadar mıy mıy o kadar bayık geliyorlar ki dayanamıyorum. Bu isimlerin bir şarkısı yerine belki de Petek Dinçöz’den bi şeyler dinlerim, DAHA İYİ!