Sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Şubat 2013 Cuma

İstanbul'dan Damien Hirst geçti... (+yazının sonunda yazarınız şaşırıyor)

İstanbul'dan Damien Hirst geldi geçti, farkında mıydınız acaba sevgili&saygılı BuBöyleymiş okurları? Kendisi dünyanın en çok kazanan sanatçılarından biri (hatta belki direkt en çok kazananı olabilir) ve aynı zamanda en meşhurlarından biri elbette. Elmas kaplı kurukafa veya Tate'deki köpekbalığı enstalasyonuyla anımsayabilirsiniz belki?

Ne yazık ki buradaki sergide öyle ekstravagant şeyler yoktu ama yine de Portakal Sanat ve Kültür Evi'nin sayesinde Damien Hirst eserleri geçtiğimiz ay ilk kez Türkiye'ye gelmiş oldu.

Toplamda 20-25 eserden oluşan ve ağırlıklı spin painting eserlerinden oluşan küçük bir koleksiyon vardı ama bence yine de görmeye değerdi. Açıkçası ben baya memnun kaldım.

Sergideki favorilerimden

27 Aralık 2012 Perşembe

Monet sergisi ve sonbahar listem

Eveet Monet sergisine de gidereek İstanbul'da sonbahar keyifleri yazımı yalan etmemiş oldum! :)
Birazcık "kış keyifleri"ne kaçsa da zamanlama itibariyle, 'size önerdim ben gitmedim' durumu yapmadım, arkamdan 'bak arkadaaş bize böyle gidin edin öneriyor sonra kendisi fıss' dedirtmem. :P

Konserler hariç; Karaköy kafeleri olsun kah bienal kah Dot oyunu olsun heerrr birine gidip gördüm. :)

Yazının başlığına bakıp, "Nerede bu Monet?" diyecek arkadaşları da sakinleştireyim: Monet sergisinde bi olay yok arkadaş! Valla.. Monet benim en sevdiğim ressamlardan biridir fakat Sakıp Sabancı Müzesi'ndeki sergide açıkçası çok limitli sayıda eser vardı ve o en meşhuur eserlerinde yalnızca birkaç tane mevcuttu. Ama yine de Monet tabii ki, birkaç eseri olsa bile onları kendi şehrimizde görebilmek güzel bir şey (gerçi Emirgan'a ulaşmak Paris'e ulaşmaktan daha mı kolay bu da ayrı bir soru ya neyse). Kısacası gidin görün eğer hala görmediyseniz..

Bu da böyle neşeli, sevimli yılbaşı öncesi yazım olsun o zaman, hepinize mutluu güzel bir yıl dilerimm! 2013'te de blogunuz BuBöyleymiş'i sıkı takibe devam ;)   (Dönemin son dersini geyikle geçiren sınıf öğretmeni gibi hissettim bu yazıda kendimi ahah)

17 Aralık 2012 Pazartesi

Tasarım Bienali'nde neler oldu?

İstanbul Modern ve Galata Rum İlkokulu'nda sürüp giden Tasarım Bienali'ni biletim olmasına rağmen son gününde yakalayabildim!

Kentsel dönüşümün son zamanlarda gündeminde fazlaca yer tuttuğu bir şehirde yaşadığımızdan en çok kentsel dönüşüme yönelik eserler insanın dikkatini çekiyor. Ve insan bienali dolanırken İstanbul'un ne kadar başdöndürücü bir hızla gelişmekte, değişmekte, büyümekte ve tekrar değişmekte olduğunu fark ediyor.

19 Ekim 2012 Cuma

Sonbahar keyifleri geldi, İstanbul'da neler yapmalı?

Havalar daha tam belli etmese de sonbahar geldi/geliyor, herkes şehre döndü, buzlu kahvelerden sıcak kahvelere geçiş başladı, İstanbul'da etkinlik takvimi tam gaz; Filmekimi, İstanbul Moda Haftası, Sensation, Tasarım Bienali, konserler, sergiler falan filan. Artık keyifleri yaşama moduna girdi yani İstanbul, buyrun benden birkaç sonbahar tavsiyesi:


Sinemalar! Filmekimi yeni bitti ama vizyona da güzel filmler gelmeye başladı. Mesela Woody Allen'ın yeni filmi "Roma'dan Sevgilerle"  (To Rome With Love) veya Meryl Streep'li "Hope Springs" gibi mırıl mırıl, sevimli, iç ısıtan filmler izleyebilirsiniz mesela.


Veya tiyatro da güzel fikir, hem de Dot'un yeni sezonu başlamışken! Dot'un yeni oyunu Sarı Ay başladı, bu sefer diğer Dot oyunlarına göre daha az vurucu ve daha komedi öğelerinin baskın olduğu söyleniyor bakalım nasıl. Baya merak ediyorum gideceğim bakalım inşallah ama Ekim oyunlarına biletler bitmiş bile! Fakat Kasım takvimi açıklanmış, bence kaçırmayın.

Ayrıca Dot Sezon Kartı da alabilirsiniz. Bu kart ile 2012-2013 sezonundaki 3 oyun için 120 TL'ye bilet alabiliyorsunuz, ayrıca Dot'un kafesi Pop-Up'ta da sezon boyunca %15 indirim sağlıyormuş. (Kart satışı 15 Kasım'a kadarmış)


Sonbahar'da konsere gidin! İstanbul bu yıl konsere tam anlamıyla doydu denebilir. Yaz başından beri neredeyse her hafta dünyaca ünlü isimler konser veriyor ama artık bu sıradan bir hal aldı denebilir. Kasım'da da Jennifer Lopez, Enrique Iglesias gibi isimler var. Hatta belki fark etmişsinizdir JLo için çılgın bir talep var, öyle ki 2.ek konser bile tükendi! Şimdi 14 Kasım'a üçüncü konser tarihini koydular.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Gitmek gerek: Coca Cola 125. yıl sergisi!


21 Aralık'a kadar yolumuzu Santralistanbul'a düşürmemiz gerekecek anlaşılan. Zira Coca-Cola'nın 125. yıldönümü kutlaması kapsamında "Mutluluğun Yolculuğu" başlıklı sergisi açıldı geçen hafta. (Bu yıl daha önce de yine bu kapsamda Ramazan'da İstiklal'deki ışıklı şov olayı ve Kanyon'da birkaç ay duran 125.yıl ürünleri satan pop up mağaza vardı.)

19 Ağustos 2011 Cuma

Deniz Gül'den 5 Kişilik Bufet

Piccinini sergisini henüz görmemiş bir arkadaşımla Arter'e gittik tekrardan ve en üst katında yeni bir serginin açıldığını fark ettim. Deniz Gül'den 5 Kişilik Bufet/ 5 Person Bufet.
Kaymaklı tepsi

Katta 5 tane mobilya duruyor: Vitrin, gardırop, "odalaştırılmış" kapı, kasa ve tabut. İzleyiciye içlerini açmak, aralık kapılardan içeri girenlere kendi "iç"leriyle yeni bir "dış" oluşturmak üzere mekanda yanyana dizililermiş. Valla ne yazık ki ben anlayamadım, arkadaşlarım da anlayamadım. Sanırım fazla soyut geldi.

Bu arada katta bir de üzerinde devasa bir tepsi kaymağın bulunduğu bir yuvarlak masa vardı o hangisiydi/neydi/niye vardı çözemedim ama kaymak o yaz günü sıcağından o kadar koku yaymıştı ki, durmak imkansızdı :S

17 Temmuz 2011 Pazar

Sergi dolu bir gün geçirmeye ne dersiniz?

Arter'den çıktıktan sonra Mısır Apartmanı'ndaki galerilerdeki sergileri gezdik tek tek. En beğendiğim bu oldu sanırım. "In Slasher between Formless/Normless/Homeless" adlı karma sergi (Türkçe, "Ki/İle/Gibi Parçalar arasında Parçalar" diye çevirmişler)




etkileyici


detay





Bunlar da PiArtWorks'deki Gülay Semercioğlu'ndan "Erotic Line" sergisi. Beden, seks, mahremiyet konseptlerini sorguluyormuş eserlerinde. Bilinçaltında bir analiz yaratırken o imageları renk, form, texture ve ışık ile eserlerine yansıtıyormuş.






Bir de yine Mısır Apartmanı'na bulunan bir galeride de minik bir sergi vardı ama adını not alıp da kaybedince sizinle paylaşamıyorum. Ama bu sergi de 2. favorim oldu. En beğendiklerimi paylaşıyorum: 


Ayrıca Galerist'teki, Warhol in Motion'ı (Warhol Hareket Halinde) da kaçırmayın, bi Mısır Apartmanı'na yolunuzu düşürün ;)

Piccinini sergisini atlamak olmaz

Arter'ın rehberciği, Piccinini'nin "Beni Bağrına Bas" sergisini şöyle anlatıyor: 

"Patricia Piccinini “Beni Bağrına Bas”ta izleyiciyi sıradışı ailesiyle tanıştırırken insanın doğayla ve diğer canlılarla ilişkisini gündeme getiriyor. Sanatçı, tamamen kendi tasarımı olan, dolayısıyla görmeye alışık olmadığımız bu yaratıkları gerçekleştirirken, silikon, fiberglas, poliüretan, deri ve insan saçı gibi, onlara gerçekçi nitelikler kazandıracak malzemeler kullanıyor. Bu figürler ilk bakışta doğa dışı, anormal, hatta ucube gibi görünseler de, sakin, çocuksu, dost canlısı, hatta koruyucu halleriyle izleyiciyi çelişkiye düşürüyorlar. Piccinini’nin işleri, gücünü tam da bu çelişkili duyguların yarattığı gerilimden alıyor. Bu sıradışı, tuhaf yaratıklar, kısa süren bir ilk tereddütten sonra, izleyicide kaçınılmaz bir yakınlık, şefkat, hatta koruma arzusu uyandırıyorlar. Piccinini bu şaşırtıcı deneyim aracılığıyla bizi doğa/kültür, güzellik/çirkinlik gibi ikilikleri yeniden gözden geçirmeye davet ediyor. Kimi işlerinde soyu tükenmekte olan hayvan türlerini de yapıtının içine alan sanatçı, günümüz dünyasının teknoloji, tüketimcilik ve insanın doğadan kopuşu gibi tartışmalarını, ustalıkla tasarlanmış özgün bir deneyim yoluyla ele alıyor.

Ve bence bu mesajını da eserleriyle verebiliyor. Yaptığı eserler çarpıcı, şaşırtıc ve merak ettirici! İnsan, "bu ne?" diye sorguluyor. Neyse ki girişteki minik rehber kitapçık bu soruların yanıtını veriyor. 

Üzerinde düşünülmüş ve uğraşılmış işlerin bulunduğu bir sergi olmuş, size birkaç foto paylaşacağım. Bu arada eserlerde silikon kullanılmış, oldukça gerçekçi duruyorlar.
favorilerimden



Bu çok hoşuma gitti.



Bunu bir an gerçek bir kadın zannettim, o kadar gerçekçi

detay: kadının eli


Bu hayvan gerçekmiş: Kıllı burunlu kuzey vombatı (avustralya'da yaşıyormuş)

Vombat arkadan, o bölmeler keseleri, içinde yavruları var.





 

En son fotodaki eserin açıklamasıyla postu sonlandırıyorum: Bunun adı Balasana. Sanskritçe'de "Balasana" çocuk duruşu anlamına geliyormuş. Yaratık ve çocuk, "balasana" duruşundalar. Piccinini şöyle açıklamış bu eserini:"Benim için bu işin rüyaya benzer niteliği, insanla hayvanın gerçeküstü yanyanalığının ötesine geçerek, insanların çevrelerindeki doğal hayatla uyum içinde beraber yaşadıkları bir dünya öneriyor. Bunun rüya olduğunu ve olasılıkla da rüya olarak kalacağını biliyorum."

12 Haziran 2011 Pazar

Görmediğimiz Türkiye'yi görmediyseniz

Geçen ay yazdığım National Geographic'in sergisini kaçırdıysanız üzülmeyin, BuBöyleymiş sizin için burada :)
Ben de son gününde yakalayabildim ama kesinlikle buna değermiş. Türkiye'nin yıllar içinde nasıl değiştiğini, daha önce de dediğim gibi genç Cumhuriyet'in yavru adımlarını atarkenki dönemleri ve bunların "Batılılar"ın gözünden nasıl gözüktüğünü görmek açısından güzel bir sergi olmuş.
Buyrun en beğendiğim birkaç fotoğraf sergiden:

Gülek geçidi inşa edilmeden önce... Bu nokta en rahat yeriymiş bu arada nota göre

Bambaşka bir ülke sanki... Soldaki fotoğrafın altındaki not: "Türkiye'de, dünyadakinin aksine kadınlar daha ön planda"





ne kadar çağdaş bir görüntü, şu anda ada vapurunda aynı tabloyu görmek imkansız