Tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Nisan 2013 Pazartesi

Bir spring break çılgınlığı: Magic Break

Blogum bir süredir sessizdi çünküü geçtiğimiz hafta Antalya'ya giderek tatil sezonunu erkenden açtım. Bi gece yağmur yağsa da onun dışında oralarda havalar da çoktan ısınmış bu arada, yaz moduna girmiş valla güzel bi ara oldu.

Peki nerede miydim? Magic Break'tee! 

Happy Hour'lardan biri köpük partisiydi
"Magic Break" ne mi diye soracak olursanız? Boğaziçi'nden bir grup arkadaşın anladığım kadarıyla böyle bir bahar tatili olayının olmamasından yola çıkarak oluşturdukları bahar tatili organizasyonu konsepti. Fakat olay almış başını yürümüş, artık baya profesyonel bir şekilde kendi Gezimakinesi organizasyonları altında farklı farklı eventler yapıyorlar. Magic Break de bu eventlerden spring break için olanı.

Öncelikle Gezimakinesi ekibi bu işte oldukça profesyonelleşmiş, organizasyon herhangi bir aksama olmadan tıkır tıkır yürüdü -ya da olduysa bile katılımcıları etkilemedi. İki bin kişilik böyle bir organizasyonu yürütmek kolay olmasa gerek.

Ayrıca her yerde bulabileceğiniz klasik üniversite tatil etkinliklerinden farklı olarak, Gezimakinesi Magic Break'i bir tür "müzik festivali"ne dönüştürmüş. En çok da bu farkını sevdim.

5 Haziran 2012 Salı

Sevimli Ortaçağ kasabası St.Paul!



Saint-Paul-de-Vence, küçücük bir Ortaçağ kasabası. Gerçek anlamda küçücük! Toplam bi 30 hadi maksimum 60 dakikada tüm sokaklarını dolanabilirsiniz. Yollar daracık, araba falan geçmesinin imkanı yok. Yerler taşlarla kaplı, evlerin hepsi taş evler ve her köşede başka bir çiçek var, yaseminler, begonviller ve adını bilmediğim bir sürü çiçekler. Zaten insan yürürken her yerden buram buram çiçek kokusu geliyor. Ayrıca evlerin renkli renkli panjurlarıyla da aşırı renkli bir ortam oluşturuyor. Yani "Ortaçağ kasabası" deyince aklınıza kasvet geliyorsa unutun, burada kasvetin k'si yok. :) Sokaklar daracık daracık, köy bir tepenin üzerinde kurulu olduğundan yer yer taş merdivenler, yokuşlar da var yani fotoğraf manyakları için de tam çıldırmalık bir yer burası!


Ama her sokak bir süre sonra birbirini andırıyor fakat buranın bir hoşluğu da sokakların kıvrım kıvrım olması, yol bitiyor zannederken bir anda başka bir yol çıkıveriyor insanın karşısına. Oradan sağa, şuradan sola derken küçük köyü tamamlamış oluyorsunuz. :)

Bu arada köyün her yanı ama her yanı sanat galerileriyle dolu! Açıkçası hiç böyle bir şey beklemiyordum! Köyde hediyelik eşya dükkanı bile iki üç tane ama galeri gani gani, bu da ayrı ve sanatsal bir hava katıyor aslında. Herhalde bu yönüyle de ön plana çıkarmak istemişler.

sıra sıra galeriler köyü kaplamış

31 Mayıs 2012 Perşembe

Cannes hakkında diğer şeyler



Cannes'ın asıl olayı film festivali dedim (buradan okuyadalın henüz okumadıysanız :)) pekiii tarihi kısmı nasıl, Cannes şehir olarak nasıl?


Valla tarihi kısmı -yani eski Cannes- bu kıyıdaki şehirlere çok benziyor. Zaten hepsinde mimaride bi İtalyan havası hakim; sarı-kırmızı-pudra renklerde evler, balkonlar, daracık sokaklar falan filan... Cannes, Güney Fransa'nın tarihi tadını çıkarmanın en iyi yeri değil. Buranın olayı festivali, lüks yaşamı, şatafatı, beach clubları, kumsalları vs vs.


Nasıl gezmeli?

Tren ile geldiyseniz (ki en mantıklı seçim) tren garı tüm Fransız şehirlerinde olduğu gibi burada da şehrin en merkezinde hatta burada baya bi merkezinde. Öyle ki; gardan inin, bir sokak aşağı yürüyün, H&M, Gap vs gibi daha uygun bütçeli veya mass market mağazaların bulunduğu caddeye iniyorsunuz. Bir sokak daha aşağı inince ta-daaa karşınızda film festivalinin de yapıldığı Palais des Congres (Kongre Sarayı)! Hemen sol tarafta lüks butiklerin, high end moda markalarının sıra sıra dizelendiği Boulevard de la Croisette, sağdan yürüyünce de marina ve eski şehir.

Gardan inip doğru yürüyünce Palais des Congres'ye çıkıyorsunuz.

Gezmek için önce sağdan devam edin derim. Marinayı görüp, hatıra fotoları çekinip eski şehre doğru yol alın. Zaten eski şehir kısmı küçücük, hemen dolanıverirsiniz. Orayı dolandıktan sonra da artık rıhtımındaki restaurantlarda şarabınızı mı yudumlarsınız, balığınızı mı yersiniz, bir tatlı yiyip yola devam mı edersiniz orası size kalmış.

Marina

2 Ağustos 2011 Salı

Bodrum Bodrum - 2011 gözlemleri

Alaçatı ve Çeşme fena yükselişte olursa olsun Bodrum hala Bodrumluğunu koruyor, ama yine de bu yaz normale göre biraz daha tenha olduğunu da ne yazık ki belirtmek zorundayım. Öyle eskisi gibi Çarşı'nın içinde yürümekte falan zorlanmıyorsunuz.

Valla Bodrum aynı Bodrum, pek değişen bir şey yok. Fakat yeni in bir yer var! Hayır Türkbükü'nde değil, Bodrum'un içinde!
Marina tarafına doğru Barbeast diye bir yer açılmış, muhteşem. Marina'ya doğru giderken hemen sağda kalıyor, Caffe Piu'nun yanında girişi. Böyle arka tarafta, bahçe/avlu gibi bir yerde bulunuyor. Ortamı, ambiyansı, müzikleri, içkileri her şeyi çok hoş. İçerisi çok Akdenizli veya Ege veya Bodrum, siz nasıl adlandırırsanız; ama güzel. Tabii fiyatlar genele göre bir tık daha yüksek; mesela mojito 30 civarı, biralar 15 TL. Haftanın birkaç günü de Bora Uzer çıkıyor. Tatil planlarınızda Bodrum varsa bence Barbeast'i değerlendirin derim ben ;)

Barbeast

Barbeast

Bunun dışında bir de söylemem gerekiyor ki Marina'nın oradaki Cookshop, patlıyor! Sünger Pizza 2 olmuş sanki, tüm masalar tıklım tıklım; hatta önünde kuyruklar oluşuyor!
Ben şahsen İstanbul'da gidebileceğim bir yere Bodrum'da da gitmeyi tercih etmesem de, bulunduğu tarihi binanın ambiyansı, güzel müzikler ve Cookshop'ın her zamanki güzel yemekleriyle insanların neden tercih ettiğini yadırgamıyorum da.

Cookshop Bodrum

Son olarak da Bodrum'da o camiiye inen cadde üzerinde, otogara doğru bir yerlerde sağda şu an adını anımsayamadığım, "X kahvesi" şeklinde bir yer var. Bodrum'da kahve içebilecek manzarası olan, deniz yanında vs. daha iyi onlarca yer varken tercih etmeyebilirsiniz ama sevimli bir yer. Türk kahvesini oldukça şık bir fincanda, yanında suyu, lokumu ve bir minik çanak badem şekeriyle getiriyorlar. Bir şekilde canınız kahve isterse uğrayabilirsiniz. ;)


Bu arada 3 tane genel gözlemim var Bodrum'da gördüklerimden yola çıkarak, bunları paylaşayım:
  1. Neredeyse tüm kadınların ayağında Birkenstock var. Evet, Türk kadınımız Birkenstock'ları keşfetmiş ve acımasızca sömürmekte.
  2.  Felaket bir iPad trendi var. Geçen yaz plajda 2-3 kişinin elinde görmüştüm iPad ama bu yaz, şöyle söyleyeyim: her 4 Türk aileden en az biri elinde iPad ya bi şeyler okuyor ya oyun oynuyor ya müzik dinliyordu.
  3. Sonuncu da çocuk bakıcılarıyla alakalı. Eskiden Doğu Avrupalı çocuk bakıcıları çok yaygındı ya, şimdi de bu Endonezyalı çocuk bakıcısı olarak değişmiş sanırım. Kaldığımız yerde 3 tane Endonezyalı bakıcı gördüm. Bu da çocuk bakıcıları sektöründe(?) onların daha revaçta olduğunu gösteriyor anlaşılan.
Yaa, tatildeydim ama her alana dair gözlem kaçmıyor benden. :P

15 Temmuz 2011 Cuma

Mikonos'u Onur Baştürk'le gezmeye ne dersin?

veyaaa Küba'yı Ayhan Sicimoğlu'yla gezmek ister misin? O nasıl olacak mı diyorsun? More Travel adlı turizm şirketi "temalı yurtdışı turları" düzenlemeye başlamış. Tesadüfen internette gördüm ve ilk kez haberim oldu böyle temalı turların olduğundan.
Şu anda More Travel'ın beş tane tur programı bulunuyor: Onur Baştürk ile Mikonos, Ayhan Sicimoğlu ile Küba, Buket Uzuner ile New York, Savaş Karakaş ile Malezya ve Serra Yılmaz ile İtalya. Mikonos turu haricindekiler birer hafta gibi sürüyormuş ve kişi başı 3000-4000 euro arası değişiyor. Ki bu normal bir İtalya turuna göre elbette daha pahalı. Ama orayı gerçekten iyi bilen (mesela Serra Yılmaz ve İtalya) biriyle gezmenin keyfi hele ki Serra Yılmaz veya Ayhan Sicimoğlu gibi bir isimle oraları keşfetmenin apayrı bir zevki ve farkı olmalı. Gerçi şöyle bir handikap var: bu isimlerin rehberlik skillerinin nasıl olduğu çünkü bir insanın sadece o yeri çok iyi bilmesi yetmiyor, insan ilişkileri iyi olmalı ve çıkabilecek sorunlar karşısında serinkanlı olabilmeli. Bu turlara katılacak birinin ağzından yorumlarını dinlemek isterdim açıkçası. Acaba giden var mı? :)


İlginizi çektiyse programları şuradan inceleyebilirsiniz: More Travel